«Estetik» terimi,18.yüzyılın ortalarından bu yana kullanılmakta olup;felsefenini kendisince araştırdığı yeni bir alanını belirtmek üzere, Alman filozof A.G.Baumgarten tarafından ortaya atılmıştır.Baumgarten insanın zihinsel dünyasını akıl,duygu irade yuvarları olarak ayrımlaştıran ve herbirini başlıbaşına bir felsefi araştırma haline getiren Leibniz'den yola çıkmıştır.Aklın faliyeti öğretisi ile iradenin etkinliği öğretisi'nin (yani mantık ile etik'in)felsefede özerk iki alan olduğu çoktan beri kabul edilmiş bulunuyordu;ama duygu öğretisi felsefede henüz böyle bir yer edinememişti.Baumgarten mantık ve etik gibi,bu öğretiye de felsefede aynı hakkın tanınması gerektiğini kanıtlamış ve bu öğretiye «estetik»adını vermiştir.Bunu yaparken de «estetik»terimini yunanca'daki«aisthesis»(«duyum»ve «duyusal algı»)sözcüğünden türetmiştir;Çünkü« etik» ve« mantık»kavramlarının Yunanca'daki etimolojik köken karşılıkları,«etos»(«töre» ,«karakter»)ve «logos»tur («söz»«akıl»)
Ne var ki,Baumgarten tarfından geliştirilmiş olan algı kuramı daha sonra kendine özgü iki ana olguya dönüşmüştür :Bir Baumgarten'nin «duyusal algının mükemmelliği»olarak tanımladığı ve estetiğin temel kategorisi anlamını yükleyerek,etik ile mantık'ın temel kategorileri olan iyi ile hakikat'in yanına koyduğu güzellik olgusu;iki Baumgarten'e göre ,güzelliğin insanın sanatsal faaliyetinde en yüksek anlatımını bulması olan,sanat olgusu.
18.yy.sonlarına doğru,«estetik»terimi duyusal algı kuramı değil«güzellik felsefesi»ni «sanat felsefesi»ni yada her ikisini birden ifade ediyordu .Hal ne olursa olsun estetik deyince kendini felsefeden ayırmış,kendi araştırma alanına kavuşmuş bir bilimsel disiplin anlaşılıyordu.Estetik düşüncenin tarihi 2500 yıl öncesine kadar gider.18 .yüzyılın ortalarında ise güzellikle sanatın özüyle ilintili düşünceler felsefe ile teolojide bütünleşebilmiş yazıya dökülmüş şiir ,resim,müzik ve mimari gibi apayrı somut sanatlar çözümlenebilmiştir.Güzel ahlak dan bahsediyorsak etik bir anlam sözcüğün tam anlamını kastediyorsak burada karşımıza estetiksel bir kategori çıkmaktadır ki ,bunun içeriği ile de estetik uğraşır.
Bizim burada tanıtlamaya çalıştığımız şey ,güzel olanın estetiğin biricik «elementi»olmadığıdır;estetiğin tüm «elementleri»kendi bütünlükleri içinde,birbiriyle karşılıklı ilişkileri ve karşılıklı etkileşmeleri içinde araştırılmalıdır.
ESTETİK İNSANIN ÇEVRESİNDE YATAN,İNSANIN PRATİK FALİYETİNDE YARATTIĞI VE GERÇEKLİĞİ YANSITAN SANATTA SAPTANABİLEN TÜM ESTETİK DEĞERLERİN ZENGİNLİĞİNİ ARAŞTIRAN BİLİMDİR. BU ANLAMDA ,ESTETİK ,GERÇEKLİĞİN İNSANLAR TARAFINDAN ESTETİKSEL OLARAK DÜZENLENMESİNİN BİLİMİ.
Güzellik ile sanat birbirinden ayrılmazlar.,(Karl Marx'ın da belirttiği gibi),«güzellik yasalarına göre»yaratmanın başlıca bir alanıdır ve gerçek yaşamın estetiksel algısı,sanat yoluyla dolayımlaştırılır.Öte yandan estetik olanın alanı,sanat dünyasından çok daha geniş bir alana uzanır,ancak ender hallerde sanatsal yaratma güzel'i yaratmaya indirgenebilir,çünkü,kuralda sadece estetik-olanın değil,ama söz gelişi yararlı olanın, politik etik ve dinsel olanında çözümü gerekmektedir.Bu bakımdan,hiç kuşkusuz,güzellik ile sanat ya da tam tersine çevirirsek,estetiksel olan ile sanatsal olan, birbirinden görece bağımsız iki ayrı alanı oluştururlar.Birbirinden bağımsız ele alındıklarında ikisinin de hakiki özü kavranamaz hale gelir.
Hiç kuşkusuz,metafizik tasarımların etkisi altında ,güzel olan nesnelerin ve gerçek dünyadaki görünüşlerin kendinde içerili bir niteliği olarak kavranıyor;Dolayısı ile güzel olanını kendine özgü bir doğa yasası olduğu sonucuna varılıyordu.İdealis estetikte ise reddediliyordu bu.Güzel olanın kaynağını ya Tanrı'da,ya mutlak zihin'de ya da öznel zihindeinsan'ın bilinci'nde arıyordu idealist estetik.Ne var ki karşı karşıya konduğunda ,bu tasarımlar da bir ötekiler gibi metafizik olarak kalıyordu.Estetik düşüncesi tarihinde,buruda ortaya çıkan bu kurumsal duruma bir çare bulma çabalarına;yani güzel olar'da içerili özne-nesne diyalektiğini,maddi olan ile ideal olan'ın diyalektiğini kurma çabalarına çokca tanık olunmuştur.Marx şu düşüncenin altını çizer ;«Güzel olan yalnız bilinç için vardır..Gözleyicinin bulunduğu yerde güzel olan da zorunlu olarak vardır»Marx aynı noktada Schiller'in Vischer'le buluşan ifadesine değinir;«Güzellik bizim için bir nesne olduğu kadar,bizim bir durumumuzdur da»Bu bağlamda Çernişevski'nin öğretisine de bir göz atmamız gerekir.Çernişevski,güzel olanı gerçek yaşam ile toplumda güzel olan yaşam tasarımının birbirine uygunluğu şeklinde tanımlayarak,Hegel ile Vischer'in idealist anlayışlarını baş aşağı çevirmiştir.Burada Çernişevski ,bilimsel diyalektik-maddeci estetik değer anlayışına yaklaşmakta ve estetik değerde içerili gerçek-olan ile ideal-olan'ın diyalektiğini kavradığını bize göstermektedir.Ancak bilimsel maddecilikten yola çıkılarak geliştirilebilmiştir düşünce;Maddi olan ile zihni- olanın gerçek-olan ile ideal olanın,nesne olan ile öznel- olanın somut ve çelişkin birliği olarak toplumsal praksis öğretisidir.
V.İ. Lenin'in «diyalektik sorusu üstüne»adlı yazısında belirttiği konumdan bakabiliriz:«Bir'in ikileşmesi ve çelişkin parçalarının bilgisi...diyalektiğin(biricik temel özü değilse bile,«özler»inden biri,temel özellik ya da belirtilenlerinden biri)asli özü'dür»Başka bir yerde yazdığı gibi de «Diyalektik,kısaca, karşıtların birliği öğretisi olarak tanımlanabilir.Ancak bu şekilde anlaşılabilir diyalektiğin esası...»Lenin'e göre,karşıtların birliği doğanın (ve zihnin toplumun da)bütün fenomen ve süreçlerindeki çelişkin,birbirini karşılıklı olarak dışarlıyan,karşıt yönsemelerin varlığının kabul edilişidir(keşfedilişidir).«insan bilinci nesnel dünyayı sadece yansıtmakla kalmaz,ama aynı zamanda ,yaratır da»sözünden yola çıkan bilimsel maddeci estetik,gerçeğin yansıtılması ile gerçeğin yaratıcı bir şekilde dönüşüme uğratılmasının birbiri üzerindeki karşılıklı diyalektik etkinliği'nin özgünlüğünü açığa çıkarmalıdır.;zaten sanatın kendi özünü oluşturan şey de budur.
Estetik | İndir