Machiavelli'nin önermiş olduğu okuma ve öngörü,birine bağlı katı olaylar zinciri doğrultusunda yüklendirilen ve önceden tayin edilen bir tarih anlayışından uzaktır. Machiavelli'nin talih kuramı,daha ziyade onun virtü ve talih anlayışından etkilenmiştir Bilhassa bu yöntem. Machiavelli tarihsellik olumsallik düşüncesini dışarda bırakmış gibi görünür.Her ne kadar insan aksinin doğru olduğuna dair bir algıya sahip olsa da,olaylar rastlantılar tarafından yönetilmez.Olayların gelişimi zorunluluk tarafından şekillendirilir bu bağlamda zorunluluk, esasen fırsat olarak anlaşılan bir talih kavramı için zemin hazırlar.Belirsiz bir seçenek olarak,her türlü nedensellikten kurtulmuş olan olumsallık düşüncesine karşı, Machiavelli talih formülüyle çok farklı bir tarihsel gerçeklik anlayışı öne sürer.Bu yapıda,iki olası çıkış yolu arasındaki, seçenek,her zaman virtü'nun , daha doğrusu olayların gelişimini tayin etmek üzere mücadele veren kurulu güçler(potentia) anlamına gelen eylem hâlindeki virtü'ların rekabetiyle belirlenir.Örneğin,Konuşmalar'ım 2.kitap 1. Bölüm'ünde klasik bir sorun tartışmaya açılır:Romanın büyüklüğünde talihin mi yoksa virtü'nun mu rolü daha fazladır? Bölümün hemen başında"oldukça etkili bir yazar olan"plutarkhos ile Machiavelli'ye en yakın isim Luvius'un görüşlerine yer verilir. Her ikisi de Roma'nın ulaştığı görkemde en büyük payın talihe ait olduğunu öne sürmüştür.Örneğin bu iki yazarın anlatılarında virtü hiçbir zaman tek başına karşımıza çıkmaz,talik daima ona eşlik eder.Romalılar talihe" başka herhangi bir tanrı'"ya adadıklarından daha çok tapınak adamışlardır.Fakat Machiavelli burada söz konusu argümanı tersine çevirip aksini ileri sürer.Askeri zaferler ordunun virtü'sundan ileri gelirken yasa koyucuların virtü'su bu kazanımların korunmasına hizmet etmiştir.Ve talihin ön plana çıktığı yerde,Konuşmalar'ın yazarı,Roma kentinin düzenlenişini ve sahip olduğu virtü'yu görmek için daha dikkatle ve daha derine bakmak gerektiğini ekler.Örneğin Roma'nın sahip olduğu talihe...Romalıların yöntemlerini taklit etmesi ve aynı virtü'yu taşıması gereken tüm yöneticiler sahip olabilir.Ancak bu,talihin insan ilişkilerinde hiçbir rolü olmadığı ya da virtü'nun soluk bir gölgesi olduğu anlamına gelmez.İfade edilen şey daha ziyade talihin virtü'yu sınamak için doğan fırsat içinde şekillendirildiği.Machiavelli, örneğin Roma politik tarihi gibi farklı tarihçilerin bilgisinin ve idrakının, çağdaş hükümdarların virtu'sunu,talihin karşıt gücünü ortadan kaldırılacak kadar güçlendiğini iddia etmez.Virtü ile talih kuvvetlerinin ikisi de güç bakımından etkilerini gösterir.Bununla birlikte gerçekçi bir şekilde,bu karşıt kuvvetler,her zaman her şekilde mümkün olmasa dahi, virtü'nun değerlendirebileceği ve değerlendirmesi gereken fırsat içinde çarpışır .Roma uygun fırsatı yakalamamış olsaydı,eğer bir seferde tek bir güçsüz düşman yerine birçok düşmanla savaşmış olsaydı,virtü'su kısa süre içinde yerini talihe bırakmış olacaktı. Böyle bir yorum,bizi günlük olaylarda göründüğü biçimiyle olumsallığın anlamını yeniden düşünmeye yönlendirir.Talih,tek dayanağını kendi olup hiçbir şekilde insan ilişkilerinden kaynaklanmayan, dolayısıyla da belirli bir mantığa göre değil keyfine göre hüküm süren bağımsız bir kuvvet olarak değerlendirilemez.Kastedilen bütünüyle tersidir Talih,virtü' nün ya gerçeğe uygun olarak kavradığı ve bu nedenle ona hakim olabildiği ya da farkına varamadığı ve bu nedenle de elinden kaçmasına izin verdiği bir fırsattır. Filippo Del Lucchese'nin Macheıavelli ve Sipinoza'da çatışma güç ve çokluk kitabından alıntı yapılmıştır bu konu Enis Batur'un Sır kitabında da şöyle işlenmiştir. Çok tanrılı dinlere inanıyor olsaydık tesadüf Tanrısını en başa koyardım deyip devam ediyor karakterini konuşturmaya.Rastlantılar Tanrısı,bir mutluluk dağıtma merci değildir.Tam tersine,yaşamımızdaki çoğu olumsuzluğun kaynağında görüyoruz onu.Kesişmeyen çizgilerin, gerçekleşmeyen çarpışmaların,günümüze gecemize yereden boşlukların,örneğin açılmayan kapıların,yanıt vermeyen telefonların, duyulmayan seslerin sahibi de o.Üstüne üstlük,istenmedik karşılamaların,ağır bedeli olarak buluşmaların,her kazanın,her ıskanın her basiret bağlanmasının,her yanlış çıkışın kayboluşun,beyhude bekleyişin,beklenmedik ilanın arkasında gölgesi duruyor.Şüphesiz, bütün bütüne hem görevlerin tetikçisi sayılmaz Rastlantılar Tanrısı:Biraz eli sıkı olsa bile , yeryüzüne talih dağıtma işlevi ona bırakıldığı için ısrarlı,beklentili yakarıların hedefi haline geliyor.Kimi zaman şükrediyoruz ona,çoğu zaman ürküyoruz yaşamımızda yaratacağı düğümleri hesaba katarak:Hemen hep yazımızı onun kaleme aldığına inanıyoruz.Hele bir de yazı kurallarından biriysek:Hangi kitabı,şiiri metni kağıda düşeceğimizi tayin eden ne kadar kendimiz,ne kadar Rastlantılar Tanrısı:İşe koştuğu,bir anda işten el çektirdiği Musalar,Periler,İnler ve Cinler ile serüvenimiz bir tetikleyen,bir tökezleten,tıkayan,kilitleyen başkası olamaz,diye aklımızdan geçiriyoruz sık sık.Yıllar önce musikiye ilgim karşıma çıkardı Jordi Savall'i .Kayıtlarını usul usul topladım,defalarca dinledim,Sainte Colombe'dan Marin Marais'ye ve ötesine pek çok bestecinin zorlu yapıtlarını onun elinden dinledim.Elleri parmakları dünyama,içindeki dünyaya yön verdi ikidebir,ruhumda benzer bir gerginlik yarattı.Gelgelelim aklımdan bir hikayenin kahramanı yapmak geçmemişti Jordi Savall'i aklımı kurcalayan birkaç sorun,harekete geçtikleri farklı noktalardan ilerleyerek tek bir ocakta biribirilerine kenetlenene dek. Bütün bunları hazırlayan bir mekanizma olsa gerek.Benim yaptığım iş değildi .Bir Rastlantı (lar) Tanrısı var idiyse,düpedüz işine karışıyor,hamlelerin arasına,sonradan onları doldurup doldurma konusunda kendimi özgür bıraktığım büyük boşluklar yerleştirerek bir bakıma o ilahın rolünü üstlenmeye kalkışıyordum.