Gerçeklik Sorunu

Gerçekliğin ne olduğu sorunu gerçeklik kelimesinden kaynaklanmaktadır,gerçeklik kelimesi öznenin dili kullanarak yarattığı anlamlar evreninde var olan tutarsızlık kümesinin bir elemanıdır.Gerçeklik,gerçeklik olmayan ile tezatlık ilişkisi içinde dilde varlığını bulduğunda dilin kullanıcılarında ya da daha doğru bir deyişle dilin kökeni,edimi ve de ben'i dil olan insanda ruhsal sorun adı verilen birtakım 'şeyler' yaratır.Ben'i dil olan insan da bu sorunları çözmek için gerçekliğin özsel yapısını anlamaya ve bu şekilde onu gerçek olmayandan ayırmaya çalışır.

 

İlk olarak şunu söylememiz gerekir,yaratılmış olan gerçeklik kelimesi içerisinde bu kelimeye anlam sağlayacak pek çok farklı felsefi sistemin kurulabileceği gerçeği tarihin bize vermiş olduğu delillerden yani metafizik sistemlerden ötürü hiçbir şüphe götürmeyecektir.Bu metafizik sistemler birbirleriyle dışlama,kapsama,dolayımsızlık gibi ilişki kategorileriyle var olmuştur.Bu ilişki kategorileri onların varoluşunun temel kaynağıdır,sistem yerine sistem(ler) olmasının sebebi budur.Bütün metafizik sistemlerden bağımsız olarak ortaya çıkan yani diğerleriyle dolayımsızlık halinde ilişki kurmuş ya da kelimenin yavan anlamıyla iletişim kurmamış benzer metafizik sistemlerin de bulunması ben'i dil olan insanın,dil içindeki kelimelerin düşünce içerisinde benzer bir şekilde devinmesi ve benzer sonuca götürmesi ile açıklanabilir,bazı kişilerinin iddia ettiği üzere tarihsel bilgi mirası,genetik yoluyla aktarılan kollektif bilinçaltı gibi kavramları en azından bu olguyu açıklamak için kullanmaya gerek duymuyorum.

 

Gerçeklik kelimesinden kaynaklanan metafizik sistemlerin hepsine de tutarlı oldukları sürece kendi içlerinde dış dünyaya gönderme yapmayan dilsel bir argüman zinciri olarak doğru sıfatı verilebilir,burada dış dünyaya gönderme yapmayan ifadesi kelimelerin dış dünya kökenli olduklarını ancak kelimelerin adlandırdıkları şeylerin kendisini bilinçte,algıda gölgelemesini ifade etmektedir,ifadeyi açıklaştırmak için duygularımızdan örnek verelim.Ben'i dil olan birey,bir olaya öfkelendiğinde öfke hissiyatını öfke kelimesine yerleşmiş tarihsel anlamlardan ve bu kelimenin çağrıştırdığı başka hislerden ve öfkeye duygusal tepki verilmesini sağlayan içeriklerden uzak bir şekilde,hissiyata,o hissiyatı defalarca tatmışlığın verdiği bir bilmişlikle,bir tanışıklıkla bakmak yerine,ilk kez öfke hissediyormuş ve daha önce tarihte bu duyguya herhangi bir isim ve anlam verilmemiş gibi bakarsa ve bunu da kendini kandırarak değil de gerçek manasıyla öfke duygusunu hissetmek ve onu anlamak için yaparsa öfke duygusunun adlandırılmamış halinin öfke kelimesinin imgesi olan öfkeden ne kadar farklı olduğunu deneyimleyecektir zira kelimeler,mevcudiyeti gölgeler,kelimeler insanı var olandan ve genel olarak mevcudiyetten,ontolojik deneyimden uzaklaştırır,kelimeler ben'i olmayan mevcudiyet halindeki insanı,tarihsel ve mevcudiyetten uzak bir hale sokar ve kendisine özerk hale getirir,dil insan zihni için bir virüs görevi görür.

 

Gerçeklik kelimesinin yarattığı anlam evrenini yok eder ve de gerçeklik kelimesini yok edip salt mevcudiyet kelimesiyle hareket eder ve yanılsama adı verilen durumları da mevcudiyetin bir durumu olarak görürsek bu sefer ise bizi monistik bir sistem yönetmeye yönelten,keskin doğru ve yanlış ayrımları olmayan bir epistemolojik anlayışa doğru ilerleriz.Yeni kelimeler,yeni felsefi sistemler yaratacaktır.Bu nedenle gerçeklik sorunu özünde her durumda geçerli ve her şeyi kapsayan evrensel bir sorun olamaz bu sorun yalnızca dildeki mevcut anlama sahip kelimeye tutarlılık kazandırma amacı gütmektedir ve de bu kelimenin anlamı da bütünüyle keyfidir,gerçeklik kelimesi hiç var olmayabilirdi ve bu da dış dünyada var olan bir şeyin insan gerçekliğinde algılanmamasına yol açmazdı zira gerçeklik kelimesi insan gerçekliğine gönderme yapan bir kelimedir ve bu kelimeye dayalı tutarlı bir sistem kurmak yerine farklı kelimelerin var olduğu bir düzlemde yeni sistemler yaratabiliriz.Yanılsama diye bir şeyin olmadığı her şeyin ontolojik olarak bir geçerliliği olduğu,var olduğu Platoncu tümeller teorisini andıran tutarlı sistemler kurabiliriz ve bir sistem tutarlı olduğu sürece doğrudur,doğruluk tutarlılık ölçütüyle ele alınır sistemlerde ve bu da deneysel doğruluk kavramına terstir,daha doğrusu deneyimsel doğruluğun deneyim eksiğidir ancak deneyimsel doğruluk da deneyimin doğru olup olmadığı,deneyimin tutarlığı ve varoluşu da ondan önce var olan bir sisteme bağlı olduğu için özünde deneyimsel doğruluk da zannedilen bir kesinliğe sahip değildir.Karşımda bir masanın olup olmadığını duyularıma dayanarak ifade ederim ancak felsefi anlayışım realizm ise masanın benden bağımsız bir 'oradalık' içerisinde var olduğunu söylerim ancak öznel idealistsem masanın varlığı benim için bambaşkadır,Gorgias gibi düşünüyorsam ise çok başkadır.

 

Sonuç olarak gerçeklik sorununa dair pek çok tutarlı sistem elde edilebilir ve bütün bunlara doğru denilebilir.Yine de bir şeyler eklemem gerekiyor bu önermeye.Kelimeler var olanları ayrımlaştırma yoluyla kategorize ederek kendi mekanizmalarını kurarlar,yani kelimenin mekanizması ayrımlaştırmadır genel olarak;fakat şurası bir gerçek ki var olanın kelimelere dayalı ayrımlaştırılması sonsuza gider gibi görünmektedir,ayrımlaştırma sürekli olarak devam edebilmektedir ve işte bu nedenle kelimelerimizin içerdiği ayrımlaştırmanın yoğunluğu ve çokluğu kurulacak olan bütün felsefi sistemleri etkileme yetisine sahiptir.Bunu şu şekilde açıklayabilirim,örnek olarak bilinç ve ben üzerine çalışmalar yapıyor olalım.Şimdi eğer kendimize dair sınıflandırıcı kelimelerimiz yalnızca bilinç ve ben ise kurabileceğimiz sistem en fazla Husserlcı bir sistem -sistem kelimesinin Hegelci anlamıyla kurulmadığı burada aşikardır umarım,genel düşünce akımlarına sistem diyorum zira söylediklerim hepsini kapsıyor-olabilir;lakin bilinci pre-kognitif bilinç ve düşünümsel bilinç olarak ayırırsak Sartre'ın kurduğu bilinç felsefesine ulaşırız,bunun da ötesinde Sartre gibi ben'i bütün olarak açıklamak yerine düşünümsel ben,duygusal ben,bedensel ben gibi ayırımlar yaparsak bu sefer bambaşka bir sisteme ulaşırız,bunun da ötesinde direk olarak ben iminin gereksiz olduğu kanısına varıp ben imini kullanmadan hareket edersek bu sefer ise bambaşka sonuçlara ulaşırız.Bunun iki nedeni vardır,birincisi düşünümün algıyı değiştirmesi,ikincisi kelimelerin düşünüm olmadan da üzerine düşünülmemiş bilinçleri de kapsayacak bir şekilde algıyı değiştirebilmesi.Bu da farklı sistemlere yol açar.Bu nedenle fenomenoloji de geçerlilik ölçütü belirli insan olan bir sistemdir,ben'in bir yanılsama olduğu Zen Budizminde ya da Humecu felsefede Sartre felsefesi hiç kullanılmaz zira aydınlanmış bireyde 'iç dünya' bambaşkadır,Humecu felsefede de iç gözlem.

 

Neticede kelimeler gerek algıyı değiştirdiklerinden gerek de var olana dair sınırlılıklarından ötürü 'gerçeklik' kavramına dayatılan nesnel bir sisteme izin vermezler.Gerçeklik kavramı yerine bu kavramın gölgelediği mevcudiyete,var olana ve varlığa doğrudan dil öncesi bir deneyim ile girmek gerekir ve de dil öncesi var olan bu deneyimler Sartre ya da Heidegger'de olduğu üzere kelimelere dökülebilse de akılda tutulmalıdır ki kelimeler asla şey değildir hatta kelimeler şey'e belirli perspektiften bakar ve şey'e belirlenim vererek onu,şey'in kendisini değil,belirlenimi görür.

 


Gerçeklik Sorunu | İndir

DİĞER YAZILAR

Dans müzik ayinler neşe renk

Dans müzik ayinler neşe renk

Sanat'a Dair

Yeni Sanat Tarihi

Yeni Sanat Tarihi

Sanat'a Dair

Rastlantı Tanrısı

Rastlantı Tanrısı

Sanat'a Dair

Postmodern Çoğulculuk

Postmodern Çoğulculuk

Sanat'a Dair

Kitsch

Kitsch

Sanat'a Dair

Sanat Gerçekçi, Hakiki ve Güzeldir

Sanat Gerçekçi, Hakiki ve Güzeldir

Sanat'a Dair

Leibniz

Leibniz

Sanat'a Dair

Kandinsky

Kandinsky

Sanat'a Dair

Balthus

Balthus

Sanat'a Dair

Ahlak

Ahlak

Sanat'a Dair

Sosyal

Sosyal

Sanat'a Dair

Estetik

Estetik

Sanat'a Dair

Feuerbach

Feuerbach

Sanat'a Dair

Kişisel Notlar

Kişisel Notlar

Sanat'a Dair

Gerçeklik Sorunu

Gerçeklik Sorunu

Sanat'a Dair

Gödel-2

Gödel-2

Sanat'a Dair

Gödel-1

Gödel-1

Sanat'a Dair

Boşluk Nedir?

Boşluk Nedir?

Sanat'a Dair

Akıl Nereye Gidiyor

Akıl Nereye Gidiyor

Sanat'a Dair

Spinoza ve Aşkın Diyalektiği

Spinoza ve Aşkın Diyalektiği

Sanat'a Dair

Alev Alatlı

Alev Alatlı

Sanat'a Dair

Atina Okulu

Atina Okulu

Sanat'a Dair