Kişisel Notlar

BİNBİR GECE MASALLARI                         

(kişisel notlarım)

Alan Musgrave

Sağduyu,Bilim ve Şüphecilik

Bilim kuramına tarihsel giriş;Nur küçük çevirisi ile kitaptan alıntılar küçük notlar

Herhangi bir şey bilebilir miyiz?

Eğer bilebilirsek,ne tür şeyleri bilebiliriz? ve bunları nasıl bilebiliriz?

 

İnanç bilgi için zorunlu bir koşuldur,yeterli bir koşul değildir.Başka neler gerekir?İkinci koşul çok açıktır.Kapıda biri olduğunu bilmem için ,kapıda gerçekten biri olmalıdır İnancın" bilgi "diye adlandırılabilmesi için öncelikle inanılan şey doğru olmalıdır.Bilginin üçüncü koşulu ,yukarıda söylediklerimizden açıkça anlaşılacaktır.Bir şeyi biliyor olmamana inanmam ve onun da doğru çıkması yetmez ,aynı zamanda inancım için sebepler öne sürebilmeli veya inancımı gerekçelendirebilmeli veya kanıtlayabilmeliyim.ancak eğer iddiamı gerekçelendirebilir ve şanslı bir tahminden ibaret olmadığını görebilirsem,bildiğim söylenir.Gerçek bilgi gerekçeli doğru inançtır.

 

Bir inancı gerekçelendirmek,onun için nihai nedenler ,yani doğruluğunu ortaya koyan ya da kanıtlayan nedenler göstermektir.Bu felsefeciler tek gerçek bilginin kanıtlayabildiğimiz ya da doğruluğunu ortaya koyabildiğimiz inançlardan oluştuğunu söyler Onlara göre tek gerçek kesin bilgidir;"kesin olmayan "bilgi"ifadesi çelişkili bir ifadedir.Nihai  olmayan sebeplerle bir inancın gerekçelendirilebileceği dolayısı ile" bilgi " diye adlandırılmayı hak edebileceği düşüncesini reddederler.Yunanlılar bu mutlak kesin bilgiye episteme dediler ve onu doksa ile ile yani salt kanı ile karıştırdılar.Bilgi kuramına o havalı epistemoloji adını veren de işte bu episteme sözcüğüdür.Bilgiyi kesin bilgi ile özdeşleştiren felsefecilerin bilgi soruna bakışı da özeldir.Onlara göre,bilgi meselesi kesinlik meselesidir.

 

Herhangi bir şeyi kesin olarak bilebilir miyiz?

Eğer öyleyse ne tür şeyleri kesin olarak bilebiliriz?

Ve bunlar hakkında nasıl emin olabiliriz?

Bir dogmatik çok açık fikirli olabilir şüphecilerin görüşlerini ve argümanlarını ciddiyetle ele almak isteyebilir böylelikle kendi dogmatizmi  konusunda hiçte dogmatik olmayabilir .Bu kaydı düştükten sonra biz de  bu geleneksel adlandırmaları kullanacağız.Bilgi kuramı diğer adıyla epistemoloji aslında dogmatizim ile şüphecilik arasındaki uzun ve halen süren bir savaştır.İşte biz de kılıçlar yerine sözcüklerle yapılan bu savaşı inceleyeceğiz.ilk epistemologlardan biri İ.Ö.530 civarı yaşamış şüpheciliği çok hoş dizeler haline getirmiş olan Ksenofanes'tir.

Kesin hakikate gelince ,onu bilen olmadı,olmayacak da,

Nede Tanrıları ve bütün söylediklerimi.

Ve biri şans eseri nihai hakikati telafuz etse bile,

Kendide bilmezdi öyle olduğunu;

Zira hepsi  ağ gibi örülü tahminlerden ibaret.

Şüphecilerin inancın gerekçelendirilmesi gerektiğini düşünür ama gerekçe başka bir inanca dayanır o da başkasına ve sonsuza kadar böyle devam edebilir.Şüpheciler herhangi bir şeye inanmak için aslında  hiç bir zaman gerekçemizin olmadığı şeklindeki görünürde  saçma görüşü desteklemek için  gerekçelendirmedeki bu sonsuz geri gidişi kullandılar.İkinci bir sonsuz geri gidiş daha keşfettiler.ve onu da inandığımız şeyi aslında hiç bir şekilde bilemeyeceğimiz  yönündeki daha da saçma görüşü desteklemek için kullandılar.(yazar latife ediyor çünkü kendisi de bir şüphecidir : ) ) Bir sözcüğün anlamını bilmek ,o şözcüğün ne anlama geldiğini söyleyebilmek ,ya da onu tanımlayabilmektir.Ama bir sözcüğü tanımlarken başka sözcükler kullanırız ve bunlarında tanımlanmaları gerekir."enik" derken ne kastediyorsunuz ?Ve böyle ad infinitum devam eder.Hiç kimse sonsuz bir tanımlama silsilesini gerçekte tamamlayamayacağına göre,herkes anlamlarını bilmediği ,yanı tanımlamadığı sözcükler kullanmak zorundadır.Ve bütün inançlarımız son tahlilde ,tanımlamadığımız sözcükler kullanılarak ifade edildiğine göre neye inandığımızı aslında hiç bir zaman bilemeyiz.(ingiliz politikacı Richard Crossman , politikacıları birbirlerini yanlış anladıkları için,yasa yoluyla kullandıkları kelimeleri tanımlamalarını isteyen yasa  teklifinde bulunmuştu)Popper'in 1945 de idea ettiği gibi tanımların sonsuz geri gidişi böyle bir şeyi olanaksız kılar.

"kırmızı""mavi""sıcak""pürüzsüz""yüksek ve "alçak""tatlı""acı".Böyle sözcüklerin anlamının tanımlanması gerekmez .Bazı ampiristlere göre, bunlar gerçekte tanımlanamaz;onun yerine anlamları kavranabilir ,hatta aslında kavranmak zorundadır,bunun yolu da uygun deneyimlere sahip olmak ve bu deneyimleri sözcüklerle ilintilendirmektir.Başka kavramlar bu gözlemsel kavramlar üzerinden tanımlanmalıdır.Bir çok ampirist Bilebildiğimiz her şeyin gözlemsel ifadeden ve gözlemsel  ifadelere başvurarak gerekçelendirilebilen şeylerden oluştuğunu iddia ettiler."Nihil in intellectus  quod non fit priori in sensu"Kabaca çevirirsek  :Zihinde önceden duyularda olmayan hiç bir şey yoktur.

Rasyonalizm,ampirizmden çok daha az akla uygun bir öğretidir :Akılsal olarak apaçık olan bu önermeler nelerdir ve bunlar temel alınarak doğruluğu ortaya konabilecek gerçekten ilginç bir şey var mıdır?Bu soruya cevap vermenin en iyi yolu -aslında tek yolu-rasyonalizmin başlıca esin kaynağının matematiksel bilgi ve özellikle de Öklid geometrisi olduğuna dikkat çekmektir.

 

Rasyonalizmin ve ampirizmin karşıt görüşler olduğunu söylemek  mümkün .Şüpheciler iki görüşede katılmıyor ve göreceğiniz gibi hem duyu deneyimine başvurmaya hem de akla başvurmaya karşı çıkıyorlardı.VE çoğu kez bu dogmatik kampta hazır müttefikler buldular..Ampirisler saf aklın bize kesinlik verme gücünü yadsımada şüphecileri katıldılar.Rasyoneller ise duyu deneyiminin bize kesinlik verme gücünü yadsımada şüphecilere katıldılar .Rasyonalizmin baş savunucusu olan Descartes duyu deneyiminin başarabileceği şeyler tartışıldığında şüpheciyi oynar.Ampirizmin baş savunucusu olan Mill ise aklın başarabileceği şeyler tartışıldığında şüpheciyi oynar.

 

Şüpheciliğin kendi içinde bir sıkıntısı olduğu iddiası var o da hiç bir şeyin bilinemiyeceğini söyleyen şüpheci bunuda bilemiyeceğinden böyle cümle kuramaz sonra akademik püphe diye bir şeş yarattılar bilenimiyeceğini bilmenin dışında hiç birşey olarak değiştirdiler .

 

Diğer yunanlı şüpheciler akademik şüpheciliği sevmezler .Ona "negatif dogmatizm"derlir  ve hiç bir şeyin bilinemiyeceği ve hatta hiçbir şeyin bilinemiyeceğinin bile bilinemiyeceği,ve hibir şeyin kanıtlanamıyacağı,hatta birbir şeyin kanıtlanamayacağının bile kanıtlanamıyacağı savını daha güvenilir buldular kurucusu Piron'un adıyla"pironcu şüphecilik"olarak adlandırılmaya başlandılar.

 

Wittgenstein,felsefenen (genelde bilim olmayan her şeyin)aslında saçma yönündeki şüpheci savı tanıtlamak için Tractatus Logico_philophicus adında ünlü bir kitap yazdı .Başka bir değişle felsefenin saçma olduğunu göstermek için felsefeyi kullandı ve bu yöntemi kitabının sonunda şöyle savundu.

 

Önermelerim açıklayıcılıklarını şu yolla yerine getirirler ki,beni anlayan bunları sonunda saçma olduklarını kabul eder,onları basamaklar olarak -kullanıp üstlerini tırmanarak aştığı zaman .(deyim yerindeyse,üstüne tırmandıktan sonra merdiveni devirmesi gerekir.)Bu önermeleri aşması gerekir o zaman dünyayı doğru görür (1922)

Wittgenstein'in bu görüşü üzerine en iyi yorum,takipcisi Frank Ramsey tarafından gelmiştir "söyleyemeyeceğiniz şeyi  söylemezsiniz -ve ıslıkla da çalazsınız" :  )

Şüphecilik pratikte uygulanamaz mı?

Piron... bir hareket biçiminin diğerinden diğerinden daha akıllıca olduğundan emin olmamızı sağlayacak yeterli bilgimizin asla olmayacağını öne sürdü .Gençliğinde,bir öğleden sonra yürüyüş yaparken ,felsefe hocası Anaksarkos'u (ilkelerini ondan almıştır)kafası bir hendeğe sıkışmış ve kendini kurtaramıyorken görür.Bir süre onu seyrettikten sonra yoluna devam etti ;yaşlı adamı sıkıştığı yerden kurtarmakla iyi bir şey yapmış olacağını düşünmek için yeterli  sebebi olmadığı kanısındaydı.Daha az şüpheci olan diğerleri Anaksarkos'u kurtardılar ve Piron'u kalpsizlikle suçladılar .Ama ilkelerine sağdık hocası onu tutarlılığından ötürü övdü   :   ).(1935;11-12 Hikayenin kaynağı Diogenes Laertus'tur 1853;403)

 

Piron'un öğrencisi söyle açıklar:Tamamen eylemsiz kalamıyacağımızı gördüğümüzden,dogmatik olmayan bir biçimde,yaşamın olağan kurallarına uygun olarak yaşıyoruz.Öyle görünüyor ki ,bu yaşam dört katlı bir düzen ve bin parçası doğanın rehberliğinde,bir diğeri tutkuların zorlamasında,bir başkası geleneksel yasa ve göreneklerde ,bir diğeri de sanat öğretiminde yatıyor .Doğanın rehberliği sayesinde doğal olarak duyumlama ve düşünme yeteneğine sahibiz ;tutkuların zorlamasıyla açlık bizi yiyeceğe ,susuzluk bizi içeceğe yönlendiriyor;geleneksel yasa ve görenekler sayesinde,hayatın idaresinde dindarlığı iyi, dinsizliği kötü olarak görüyoruz;sanat öğretimi sayesinde ise,benimsediğimiz sanatlarda eylemsiz kalmıyoruz.Fakat bütün bu ifadeleri dogmatik olmayan bir şekilde dile getiriyoruz.

 

Akademik düzeydeki bu tartışmalar pratik manada kesinlik içirmez ve gerekte duyulmaz .uzay bilimci birinin evrenle ilgili teorilerinde kesinlik beklenir lakin felsefede aklın geziniyor olması arama eyleminin kendisi güzeldir.Örnek olarak insan yiyen bir köyde dogmatik nasıl davranır şüpheci nasıl davranır.dogmatik olan insan yiyenlerin suç işlediği varsayımıyla insanları günah işlemekten alı koymak ister ve baskı yapar engizisyon mahkemeleri kurar Montaigne'nin o zamanlarda yaşamış bir düşünür olarak şöyle söyler "insanları varsayımlarımız için kızarmak varsayımlarımıza çok değer biçmektir der."şüpheciler ise köylüler içerisinde uyumlu yaşamayı tercih ederler fakat geleneğe uymak pratikte her şeye karşı olamayacaklarından doğru olduğunu kabul etmeden uyum sağlarlar.

 

Daha sonra  göreceğimiz gibi,dogmatikler hataları nasıl yaptığımızı açıklamak gibi ilginç bir görevi sık sık üstlenmişlerdir."hata sorunu"diye adlandırılan bu mesele bir asalak gibi dogmatizmden beslenir.Zira niçin her zaman gerçekliği bulamadığımızı açıklamakla yükümlü olanlar,gerçekliği bulmanın bir yöntemi olduğunu düşünenlerdir sadece.Ve bu sorunu çözmek amacıyla geliştirilen"hata kuramları"nın hepsi Popper'in "hata üzerine koplo kuramları"dediği şeylerdir;bunlara göre hata ,hataya düşenin suçudur.Kesin bilgiye inanmayan, dolayısı ile ona götüren bir kral yolu olduğunu yadsıyan şüphecilerin,hayatı açıklamak gibi sorunları hiç bir şekilde yoktur."hata ve bilgisizlik günahtır"sloganını esas  alan bu hata üzerine komplo kuramları engizisyonların,din savaşlarının ve hataları yüzünden (ya da hatalı olduklarının düşünülmesi yüzünden)insanlara eziyet etme yönündeki her tür pratiğin felsefesi gerekçelendirmesini sağlar.

 

O halde, dogmatizm ile şüpheciler arasındaki tartışmanın pratikte hiç bir fark yaratmayan boş ve "sadece akademik"bir tartışma olmadığı ileri sürülebilir .Bertrand Russel "şüpheciliğin değeri üzerine"iyi bir kaynaktır.

 


Kişisel Notlar | İndir

DİĞER YAZILAR

Dans müzik ayinler neşe renk

Dans müzik ayinler neşe renk

Sanat'a Dair

Yeni Sanat Tarihi

Yeni Sanat Tarihi

Sanat'a Dair

Rastlantı Tanrısı

Rastlantı Tanrısı

Sanat'a Dair

Postmodern Çoğulculuk

Postmodern Çoğulculuk

Sanat'a Dair

Kitsch

Kitsch

Sanat'a Dair

Sanat Gerçekçi, Hakiki ve Güzeldir

Sanat Gerçekçi, Hakiki ve Güzeldir

Sanat'a Dair

Leibniz

Leibniz

Sanat'a Dair

Kandinsky

Kandinsky

Sanat'a Dair

Balthus

Balthus

Sanat'a Dair

Ahlak

Ahlak

Sanat'a Dair

Sosyal

Sosyal

Sanat'a Dair

Estetik

Estetik

Sanat'a Dair

Feuerbach

Feuerbach

Sanat'a Dair

Kişisel Notlar

Kişisel Notlar

Sanat'a Dair

Gerçeklik Sorunu

Gerçeklik Sorunu

Sanat'a Dair

Gödel-2

Gödel-2

Sanat'a Dair

Gödel-1

Gödel-1

Sanat'a Dair

Boşluk Nedir?

Boşluk Nedir?

Sanat'a Dair

Akıl Nereye Gidiyor

Akıl Nereye Gidiyor

Sanat'a Dair

Spinoza ve Aşkın Diyalektiği

Spinoza ve Aşkın Diyalektiği

Sanat'a Dair

Alev Alatlı

Alev Alatlı

Sanat'a Dair

Atina Okulu

Atina Okulu

Sanat'a Dair